MESİH DECCAL NEREDE?
Ahir zamanın anlatıldığı hadislerde, yeryüzünde kötülüğü organize
edecek, insanları din ahlakından uzaklaştıracak, kargaşa ve bozgunculuğa
neden olacak Deccal’in çıkışı, kıyametin büyük alametlerineden biri
olarak haber verilmektedir. Son zamanlarda yeryüzünde artan şiddet,
işkence,anarşi, kargaşa, katliam, savaş, çatışma, zulüm, devlet
ve örgüt terörleri Deccal’in çıktığını ve bunları yönettiğini gösteriyor. (En Doğrusunu Allah Bilir)

Peygamberimiz (sav)’in hadislerine göre Deccal’in kayalık bir mevkide
saklanacağı anlaşılmaktadır. Nitekim Kudüs’teki Harem-i Şerif bölgesinin
altı kayalık bir yapıdadır. Peygamberimiz (sav)’in üzerine basarak
miraca yükseldiği, sonradan üzerine Kubbet-üs Sahra’nın inşa edildiği
kutsal kaya Hacer-i Muallak da burada bulunmaktadır. Hadiste bildirilen
kayalık bölgenin, Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Harem-i
Şerif olması ve Deccal’in burada saklanıyor olması muhtemeldir. |
Hadislerde yer alan bilgilere göre, Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne
gelmesi, Hz. Mehdi’nin zuhuru, Deccal’in ortaya çıkması aynı dönem
içinde olacaktır. Hz. İsa ile Hz. Mehdi’nin beraber namaz kılacakları
Peygamberimiz (sav) tarafından haber verilmiştir.
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
İMAMLARI salih bir insan olan MEHDİ OLDUĞU halde, BEYTÜ’L MAKDİS’E
SIĞINIRLAR. Orada imamları kendilerine sabah namazını kıldırmak için öne
geçtiği bir sırada, bir de bakarlar ki, MERYEM OĞLU İSA SABAH VAKTİNDE
İNMİŞTİR. Mehdi, Hz. İsa’yı öne geçirmek için arkaya çekilir. HZ. İSA
ONUN OMUZLARINA ELİNİ KOYAR ve ona der ki, “Geç öne namazı kıldır. Zira
kamet senin için getirilmiştir… Namazı bitirip dönünce Hz. İsa,
“Mescid’in kapısını açınız” der. Kapı açılınca, arkasında hepsi
taylasanlı yetmişbin kişiyle birlikte DECCAL’İN BEKLEMEKTE OLDUĞU
GÖRÜLÜR…1
Deccal, Yüzyılın Başında Çıkacaktır
Hadislerde Hz. İsa ve Hz. Mehdi’nin, Mesih Deccal’in fitnesine karşı
birlikte bir fikri mücadele yürütecekleri de haber verilmiştir. Bu
mücadelenin hangi dönemde gerçekleşeceğine dair de hadislerde işaretler
vardır. Peygamberimiz (sav), bir hadis-i şerifinde
Deccal’in yüzyılın başında çıkacağını bildirmiştir:
Dünya kurulduğundan beri her yüzün başında önemli bir olay
olmuştur. BİR YÜZÜN BAŞLARINDA DA DECCAL ÇIKAR ve Meryem oğlu İsa nüzul
ederek (yeryüzüne inerek) onu yok eder.2
Peygamberimiz (sav) bir başka hadisinde ise şöyle bildirmektedir:
Bu ümmetin ömrü BİN SENEYİ GEÇECEK, fakat BİN BEŞ YÜZ SENEYİ aşmayacaktır…3
Peygamber Efendimiz (sav), ümmetin ömrünün 1500 seneyi geçmeyeceğini
bildirdiğine göre, bu büyük olayların meydana gelişinin 2000′li yıllara
işaret ediyor olması muhtemeldir.
Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi, hicri 1327′de Şam’daki Emevi
Camii’nde ünlü hutbesinde, 1371′den sonraki İslam aleminin geleceğine
yönelik izahlar yaparken, Hz. Mehdi’nin büyük fikri mücadelesinin
2000′li yıllarda gerçekleşeceğine dikkat çekmiştir:
Evet şimdi olmasa da 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet (hüner,
sanat, ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (iyi ve
faydalı yönlerini) o üç kuvveti tam teçhiz edip (o üç kuvvetle
donatıp), cihazatını verip (gerekli ihtiyacını karşılayıp) o dokuz
manileri mağlup edip (o dokuz engelleri yenip) dağıtmak için taharri-i
hakikat meyelanını (gerçekleri araştırma eğilimi) ve insaf ve muhabbet-i
insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz düşman taifesinin (sınıfının)
cephesine göndermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın
edecek.4
Said Nursi, sözünün son kısmında yer alan “yarım asır sonra” ifadesiyle
hicri 1421 yani 2001 yılında Hz. Mehdi’nin vesilesiyle, materyalist,
Darwinist ve ateist felsefelerin insanlar üzerindeki etkisinin yok
olacağına işaret etmiştir.
Bediüzzaman, Hz. Mehdi’nin çıkış tarihi hakkında başka bir izahında ise,
Hz. Mehdi’nin kendisinden sonra geleceğini bildirmiş ve
“İstikbal-i dünyeviyede (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK bir hakikati asırlarında karib (yakın) zannetmişler.” (Sözler, 318) ifadesiyle çıkış tarihine bir defa daha işaret etmiştir.
Bediüzzaman başka bir izahında ise “
acib şahıs” olarak nitelediği Hz. Mehdi’ye ortam hazırlamakta olduğunu haber vermiştir:
“O ileride gelecek ACİB ŞAHSIN (şaşılan ve hayret uyandıran şahsın)
bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı (önceden gelen
takipçisi) ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi (öncü bir askeri)
olduğumu zannediyorum.” (Barla Lahikası, 162)
Deccal şu anda çıkmış olabilir mi?
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Deccal’in çıkış alametleri olduğunu
bildirdiği olayların birbiri ardınca gerçekleşmiş olması, Mesih
Deccal’in ortaya çıktığını işaret eden alametler olarak kabul
edilmektedir. Gerek yakın tarihte gerçekleşen alametler gerek içinde
bulunduğumuz dönemde Dünya üzerinde yaşanan olaylar, Peygamberimiz
(sav)’in ve İslam alimlerinin, Mesih Deccal’in ortaya çıkacağı tarih ve
yapacağı faaliyetler hakkında verdikleri bilgilerle tam olarak
mutabıktır. Büyük İslam alimi Said Nursi “…Deccal, büyük bir baskı ve
büyük bir zulüm ve büyük bir şiddet ve dehşet ile hak ettiklerinden
büyük bir iktidar görünür.”
6
sözleriyle Deccal’in gücünün ve iktidarının şiddete ve baskıya dayalı
olduğunu bildirmektedir. Son zamanlarda yeryüzünde iyice artan ve
şimdiye kadar benzeri olmamış bir boyuta ulaşan şiddet, anarşi, kargaşa,
katliamlar ve terör olayları ise Deccal’in faaliyet halinde olduğuna ve
tüm bunları adeta yönettiğine işaret etmektedir.
Günümüzde Ortadoğu’da yaşananlar Deccal’in fitnesinin bir parçası mı?
Peygamberimiz (sav)’in hadislerinde Deccal’in tüm kesimlere farklı
metodlarla yaklaşacağı ve onları birbirlerine düşürerek yeryüzünde büyük
bir fitne ve bozgunculuk çıkarmaya çalışacağına işaret edilmektedir.
Deccal’in bazı kesimlere oynamaya çalıştığı oyuna göre, Ahir Zamanda
beklenen müjdeli gelişmelerin gerçekleşebilmesi için, bunun öncesinde
medeniyetlerin birbirine düşman olup yeryüzünde büyük bir savaş
yaşanması gerekmektedir. Bu amaçla Deccal bazı grupları Hz. İsa’nın
gelişine kadar pek çok ön şartın oluşması gerektiğine, bunlardan en
önemlisinin de dünyada savaş, kargaşa ve anarşi ortamının yaşanması
olduğuna inandırmaya çalışmaktadır. Etkisi altına aldığı insanlara,
Mesih’in gelişinden önce barışı vaaz etmenin sözde bir delalet, kutsal
kitapların sözüne karşı gelmek ve hatta Deccallik olacağına
inandırmakta, bu yolla Ortadoğu’da gerilimin düşürülmemesi gerektiğine
ikna etmektedir.
7Bu
doğrultuda savaş karşıtı ülkeleri ve barış hareketlerini Deccal
hareketi olarak göstermekte, Mesih gelene kadar asla barış olmaması için
bölgedeki savaş ortamının mutlaka sürmesini sağlamayı amaçlamaktadır.
Dolayısıyla günümüzde Ortadoğu topraklarında yaşanan gelişmelerde
Deccal’in fitnesinin önemli bir rolü olduğunu söylemek mümkündür. (En
doğrusunu Allah bilir) Ancak bununla birlikte unutulmaması gereken bir
konu ise, tüm bu gelişmelerin bir kader dahilinde Allah’ın izniyle
gerçekleştiğidir.
Deccal ortaya çıktığında hemen tanınacak mı?
Günümüz dünyasında yaşananlar her ne kadar Deccal’in sessizce
faaliyetlerine başladığını gösteriyor olsa da, Deccal’in bizzat kendisi
henüz tanınmamaktadır. Bunun sebebi ise Deccal’in türlü aldatmacalar ve
hilelerle kendisini insanlara farklı şekilde tanıtmasıdır. Bu nedenle
negatif bir güç olduğu da hemen anlaşılamayacak ve hemen
tanınamayacaktır. Ayrıca hadislerde Hz. İsa’nın Deccal’i arayacağı haber
verilmekte ve bu da Deccal’in bir süre saklanacağına işaret etmektedir.
Deccal nasıl saklanacak?
Peygamberimiz (sav), Deccal’in gizlilik içinde hareket edeceğine şöyle işaret etmiştir:
“Deccal yola çıkıp ilk defa Dımşk şehrinin doğuya bakan kapısının
yanına gelecek… ARANACAK, FAKAT YAKALANMAYACAK… Sonra Kisve nehrinin
sularının yanında görülecek… ARANACAK, NE TARAFA GİTTİĞİ BİLİNMEYECEK…” 8
Hadis-i şerifte, “Deccal’in aranacağının, ancak bulunamayacağının”
bildirilmiş olması, gizli olarak hareket edeceğini göstermektedir.
Deccal, açık olarak ortaya çıkacağı dönem gelinceye kadar fazla dikkat
çekmeden, yavaş ve derinden faaliyet gösterecektir. Bu dönem boyunca,
Deccal ve taraftarları için gizlilik esas olacak, bu amaçla gizli
teşkilatların desteğini alacaktır. Bu gizliliğin bir gereği olarak
Deccal, derin devletler oluşturup onların başına geçecek, adeta
“görünmez bir güç” gibi hareket edecektir. Bu sayede sinsi bir şekilde
bozgunculuğu organize edecektir.
|
Günümüzde Ortadoğu topraklarında yaşanan gelişmelerde Deccal’in fitnesinin önemli bir rolü olduğunu söylemek mümkündür. |
Deccal nerede ortaya çıkacak?
Hadislerde Hz. İsa’nın, Deccal’i Beytü’l Makdis yakınlarında yok edeceği haber verilmektedir:
“… Müteakiben Hz. İsa, DECCAL’İ ARAR ve nihayet BEYTÜ’L MAKDİS’E
(MESCİD-İ AKSA) YAKIN BİR YER olan Bab-ü Lüdd (Lüdd Kapısı) denilen
mevkide yetişerek, ONU YOK EDER.”9
”İsa (a.s) Deccal ile Lüdd kapısında (BEYTÜ’L MAKDİS’E YAKIN BİR BELDE) karşılaşır ve onu yok eder.”10
Bu hadislere göre, Deccal Beytü’l Makdis yakınlarında bulunacaktır.
Beytü’l Makdis, şu anki Mescid-i Aksa’nın da içinde olduğu Harem-i
Şerif’in bulunduğu kutsal alana verilen addır. Bu da Deccal’in faaliyet
merkezinin Mescid-i Aksa ve çevresinde olacağına işaret etmektedir.
Deccal, Anarşi ve Terörü Teşvik Eder
Hadislerde Deccal’in tüm yeryüzünde fitne ve karışıklığa neden olacağı
bildirilmiştir. Son zamanlarda yeryüzünde artan şiddet, işkence, anarşi,
kargaşa, katliam, savaş, çatışma, zulüm, devlet ve örgüt terörleri
Deccal’in çıktığını ve bunları yönettiğini gösteriyor. Bir hadiste bu
durum şöyle haber verilmiştir:
… (O sırada) FİTNELER, KARIŞIKLIKLAR, İHTİLALLER çok olur da
insanlar BİRBİRLERİNİ ÖLDÜRÜRLER. İnsanlar kendi canlarına kıyarlar ve
yeryüzünü belalar kaplar. İşte öyle sıkıntılı bir zamanda … MEL’UN
(lanetlenmiş) DECCAL … çıkar..5

Kuran’da da Allah, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp düzeni bozan,
kötülüğü örgütleyip düzenleyen, sürekli savaş çıkarmak isteyen
insanların varlığını bildirmiştir. Bir ayette şöyle buyrulur:
… Onlar ne zaman savaş amacıyla bir ateş alevlendirdilerse Allah
onu söndürmüştür. Yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Allah ise
bozguncuları sevmez. (Maide Suresi, 64)
Deccal, bu ahlakın önde gelen temsilcisidir. Daha çok kan dökmek için
şiddeti, terörü ve anarşiyi birer zulüm silahı olarak kullanır. Diğer
hadislerde de, ahir zamanda öldürmelerin artacağı, Deccal’in
yönlendirmesiyle çıkan savaşların her yeri tahrip edeceği şu şekilde
bildirilmiştir:
“Zaman (kıyamet) yakınlaşır, amel eksilir, insanlara aşırı cimrilik ve hırs atılır, herc çok olur” buyurdu.
Sahabiler: Herc nedir? diye sordular.
Rasulullah: “ÖLDÜRMEK, ÖLDÜRMEK!” buyurdu.6
Hiçbir belde yoktur ki onu DECCAL ORDULARI ÇİĞNEMEYECEK OLSUN.7
Günümüzde ülkeler arasında hiçbir haklı gerekçesi olmadan yaşanan
savaşlar, bir toplum içerisinde suni nedenlerle meydana gelen iç
çatışmalar, masum ve sivil insanları hedef alan terörist saldırılar,
Deccal’in sebep olduğu bozgunculuğun örnekleridir.
Deccal’in Anarşi ve Terörü Yaygınlaştırmak İçin Uyguladığı Taktikler
Bediüzzaman Said Nursi de eserlerinde Deccal’in yeryüzünde neden olacağı
kargaşa ve bozulmaya dikkat çekmiştir. Üstad, Deccal’in anarşi ve
terörü yaygınlaştırmak ve bu yolla Yecüc ve Mecüc’e (Yecüc ve Mecüc,
ahir zamanda ortaya çıkacağı bildirilen kıyamet alametlerindendir.)
zemin hazırlamak için başvuracağı taktikleri de açıklamıştır.
Bediüzzaman’ın konuyla ilgili sözü şu şekildedir:
… Büyük Deccal, şeytanın iğvası (telkinleri) ve hükmüyle şeriat-ı
İseviyenin ahkamını (İseviliğin hükümlerini) kaldırıp Hıristiyanların
hayat-ı içtimaiyelerini (sosyal hayatlarını) idare eden RABITALARI
(birleştiren unsurları) BOZARAK ANARŞİSTLİĞE ve YECÜC MECÜC’E ZEMİN
HAZIR EDER… Şeriat-ı Muhammediye’nin (a.s.m.) (Peygamberimiz (sav)’in
getirdiği Kuran ahlakının gereklerini) ebedi bir kısım ahkamını
(hükümlerini) nefis ve şeytanın desiseleriyle (aldatmacalarıyla)
kaldırmaya çalışarak hayat-ı beşeriyenin (insan yaşamının) maddi ve
manevi rabıtalarını (birleştiren unsurlar) bozarak, serkeş (inatçı) ve
sarhoş ve sersem nefisleri başıboş bırakarak hürmet ve merhamet gibi
nurani zincirleri çözer; hevesat-ı müteaffine (nefsi tutkular)
bataklığında birbirine saldırmak için cebri (zorla) bir serbestiyet
(özgürlük) ve ayn-ı istibdat (baskı) bir hürriyet vermek ile DEHŞETLİ
BİR ANARŞİSTLİĞE MEYDAN AÇAR…8
Deccal’in bu hedefine nasıl ulaştığını ise Bediüzzaman şu şekilde anlatmaktadır:
1. İnsanların nefislerine uymalarını sağlayarak
.. Şeriat-ı Muhammediye’nin (a.s.m.) (Peygamberimiz (sav)’in
getirdiği Kuran ahlakının gereklerini) ebedi bir kısım ahkamını
(hükümlerini) NEFİS VE ŞEYTANIN DESİSELERİYLE (aldatmacalarıyla)
KALDIRMAYA ÇALIŞARAK…
Üstad’ın da işaret ettiği gibi Deccal, insanları din ahlakını
uygulamaktan uzaklaştıracaktır. İnsanlara vicdanlarına değil nefislerine
uymayı telkin edecektir.
2. İnsanların arasındaki hürmet ve merhameti kaldırarak
… hayat-ı beşeriyenin (insan yaşamının) maddi ve manevi rabıtalarını
(birleştiren unsurlar) bozarak, serkeş (inatçı) ve sarhoş ve sersem
nefisleri başıboş bırakarak HÜRMET VE MERHAMET GİBİ NURANİ ZİNCİRLERİ
ÇÖZER…
Allah’ın insanlara emrettiği ahlakın gereği olan fedakarlık,
yardımseverlik, şefkat, merhamet, sevgi, tevazu; insanları maddi ve
manevi olarak güçlendiren, birarada tutan, toplum içinde düzeni ve
dirliği sağlayan unsurlardır. Deccal, bu unsurları ortadan kaldıran
telkinler vererek düzeni bozar. Üstad da bu gerçeğe işaret etmiştir.
3. İnsanları baskı altında tutarak
… hevesat-ı müteaffine (nefsi tutkular) bataklığında birbirine
saldırmak için cebri (zorla) bir serbestiyet (özgürlük) ve ayn-ı
istibdat (baskı) bir hürriyet vermek ile DEHŞETLİ BİR ANARŞİSTLİĞE
MEYDAN AÇAR…
Üstad bu sözleriyle, Deccal’in oluşturduğu nefsani ortamda insanların
sözde kendilerini özgür sandıklarına, oysa aslında büyük bir baskı ve
kontrol altında tutulduklarına dikkat çekmiştir. Deccal’in telkinini
yaptığı sistemde, insanların çoğunluğu nefislerine uyarak kendilerinin
sözde modern ve özgür bir hayat yaşadıklarını sanırlar. Zevkleri,
eğlenceleri, sohbetleri, hatta giyimleri ve yemekleri dahi
yönlendirildikleri yaşam modeline uygun olarak aynı anlayışı temsil
eder. Deccal’in amacı, bu yolla kitleleri cahil bırakmak; düşünmekten,
kavramaktan, değerlendirmekten yoksun hale getirmektir. Çünkü cahil
kitleleri yönetmek son derece kolaydır. Bununla birlikte, nefse dayalı
bu sistemde insanları akıl ve vicdanları değil hırsları ve tutkuları
yönlendirir, bu nedenle de büyük bir karmaşa ortaya çıkar.
Deccal’in hedefine ulaşmak için başvurduğu başka yöntemler de vardır.
Hadislerde işaret edildiği gibi, bunlardan biri de Deccal’in
peygamberliğini ve sözde ilahlığını (Allah’ı tenzih ederiz) ilan ederek
kitleleri etki altına almaya çalışmasıdır.
Deccal, Önce Peygamberliğini Sonra Sözde İlahlığını İlan Edecektir

Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
(Deccal) Çıktığı zaman … herkes ONU SAHİCİ BİR MÜRŞİT SANIP peşine
takılacak, sonra Küfe’ye gelince aynı şekilde çalışmalarını sürdürecek,
DERKEN PEYGAMBERLİK İDDİA EDECEK… Bunu gören akıl sahibi kişiler ondan
ayrılacaklar… Daha sonra ULUHİYET (ilahlık) DAVASINDA bulunacak… Haşa
“Ben Allah’ım” diyecek…. (Taberani bunu Sahabi olan b. Mu’temer’den
böyle rivayet etmiştir.)9
Deccal’in hadislerde bildirilen özelliklerinden biri de kendini bir
mürşit gibi hatta bir peygamber gibi tanıtmasıdır. Bu da Deccal’in
kötülüğü organize ederken insanları sözde Allah adına, sanki dini bir
amaç güdüyormuş gibi görünerek yönlendireceğine işaret etmektedir.
Deccal en sonunda da sözde ilahlığını ilan edecektir. (Allah’ı tenzih
ederiz.)
Bir başka hadiste ise, Deccal’in bu sapkınlığı şöyle haber verilir:
O (Deccal) önce: “BEN BİR PEYGAMBERİM”, diyecektir. Halbuki
benden sonra hiçbir peygamber yoktur. Sonra ikinci bir iddiada
bulunarak: “BEN RABBİNİZİM”, diyecektir. Halbuki siz ölünceye kadar
Rabbiniz’i göremezsiniz…10
Hadislerde verilen bilgilerden de açıkça anlaşıldığı gibi Deccal
kendisini safha safha gösterecektir. Asıl düşüncesi kendisinin sözde
ilah olduğudur. Ancak bunu ilk planda açıkça ifade etmesi durumunda
planlarının zarar görebileceğini düşündüğünden, yavaş yavaş telkinde
bulunur. Bu nedenle önce yol gösterici olduğunu iddia eder, sonra
peygamber olduğunu, sonraysa sözde ilah olduğunu söyler.
Deccal şeytanın telkinleriyle hareket eder. Deccal’in yardımcısı ve
dostu şeytandır. Peygamber Efendimiz (sav), Deccal’in, şeytandan ve
dostlarından yardım alacağını bildirmiştir. Peygamberimiz (sav)’in haber
verdiği gibi, Deccal, şeytanın da yardımı ve desteğiyle kendisinin
sözde ilah olduğu yalanını insanlar arasında yayar:
… ŞEYTANLAR ONA: “NE İSTERSEN SÖYLE, YAPALIM!” diyecekler. O da:
“Haydi gidin, insanlara benim onların Rabbi olduğumu söyleyin!” deyip
her birini bir tarafa salacak…11 (Allah’ı tenzih ederiz.)
Kuran’da ise şeytanın hakimiyeti altına girmiş insanların durumu şöyle haber verilir:
Kim Rahman (olan Allah)ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir
şeytana onun ‘üzerini kabukla bağlattırırız’, artık bu, onun bir yakın
dostudur. (Zuhruf Suresi, 36)
Deccal imansızlığının bir göstergesi olarak, Allah’tan korkacağına
şiddetle şeytandan korkarak, onun emirlerini yerine getirir. Ve
yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, şiddeti ve terörü teşvik etmek,
insanların kanını dökmek, insanları kötülüğe yönlendirmek için ondan
emir almaktadır.
Hadislerden anlaşıldığına göre, Deccal’in gizlice faaliyet gösterdiği
içinde bulunduğumuz bu dönem, kendisinin mürşit olduğunu öne sürdüğü
dönemdir. () Deccal’in mürşitlik iddiasında olması bazı imanı ve aklı
zayıf kişileri etkileyebilir. Oysa Deccal sözde İlahlık iddiasında
olduğu için, Rabbimiz’e, peygamberlere, din ahlakına düşman bir kişidir.
(Allah’ı tenzih ederiz)
Hz. Muhammed (sav)’e, Hz. Musa’ya, Hz. İsa’ya, Hz. Davud’a, Hz.
Süleyman’a ve diğer tüm mübarek peygamberlere karşıdır. Bediüzzaman da
Deccal’in kutsal değerlere olan düşmanlığını bir hikmetli sözünde şöyle
belirtmiştir:
Büyük Deccal’in ispirtizma nevinden teshir edici (hipnoz edici)
özellikleri bulunur… Sadece dünyayı maksad edinen bu münkir (inkarcı),
mutlak inançsızlıktan çıkan bir cüret ve cesaretle mukaddesata (kutsal
değerlere) hücum eder.12
Deccal’in açıkça sözde ilahlığını iddia ettiği döneme gelindiğindeyse,
Hz. İsa, Allah’ın izniyle onu ve tüm hilelerini yerle bir edecektir.
Yalancı Mucizeleriyle Çoğu İnsanı Aldatabilir
Hadislerde Deccal’in sözde ilahlığını iddia ederken bazı aldatıcı
yöntemler kullanarak, şeytanın da yardımıyla yalancı mucizeler
(istidrac) gerçekleştireceği bildirilmektedir:
Fitnesinden birisi de şudur: O, bir bedeviye: “Söyle bakayım! Eğer
ben SENİN İÇİN ANANI VE BABANI DİRİLTİRSEM benim senin Rabbin olduğuma
şehadet eder misin?” diyecek. Bedevi de: “Evet,” diyecek. Bunun üzerine
İKİ ŞEYTAN ONUN BABASI VE ANASI SURETLERİNDE ONA GÖRÜNECEKLER…13
Bunun üzerine Deccal, başındaki şekavet (haydutluk, bedbahtlık) ehline:
“Şimdi ben bu adamı öldürür, sonra diriltirsem, benim uluhiyet (ilahlık) iddiası işinde şüphe eder misiniz?” diye sorar.14
Onun bir fitnesi de şudur: O, tek bir kişiye musallat kılınarak
O KİŞİYİ ÖLDÜRÜP TESTEREYLE BİÇECEK. Hatta o kişinin cesedi iki parçaya
bölünmüş olarak (ayrı ayrı yerlere) atılacaktır. Sonra Deccal (orada
bulunanlara): “Şu (öldürdüğüm) kuluma bakınız. ŞİMDİ BEN ONU
DİRİLTECEĞİM…” diyecektir.15

Hadislerde
verilen bilgilerde görüldüğü gibi, Deccal yalancı mucizelerini, sözde
ilahlık iddiasını insanlara kabul ettirebilmek için kullanacaktır. Zayıf
akıllı insanlar bunları adeta birer “mucize” zannedebilirler. Oysa
mucize, Allah’ın veli kullarına lutfettiği bir nimettir. Deccal’in
gösterdiği olağanüstü olaylar ise birer istidrac, yani Allah’ın
insanları denemek için yarattığı ve kafirlerde görülen yalancı
mucizelerdir.
İslam alimleri Deccal’in bu yalancı mucizeleri gerçekleştirirken, büyü,
hipnotizma gibi yöntemler kullanabileceğine işaret etmişlerdir.
Bediüzzaman Said Nursi, Deccal’in bu yönünü şöyle açıklamıştır:
Ve onların başına geçen en büyükleri, İSPİRTİZMA VE MANYETİZMANIN
HADİSATI NEV’İNDEN (hipnotizma ve cinlerle bağlantı şeklinde olaylarla)
MÜTHİŞ HARİKALARA MAZHAR (sahip) OLAN DECCAL ise, daha ileri gidip,
cebbarane (zorla) suri (hakiki, ciddi ve samimi olmayan) hükumetini bir
nevi rububiyet (Rablik, sahiplik) tasavvur edip Uluhiyetini (İlahlığını
–Allah’ı tenzih ederiz-) ilan eder…16
Üstad’ın da sözünde belirttiği gibi, Deccal hipnotizma ve büyü
gösterileri gibi aldatmacalarla yeterince bilgi sahibi olmayan veya
imanen zayıf olan pek çok kişiyi kandırabilir. Özellikle de bütün
Hıristiyan dünyasının Hz. İsa’yı ve Yahudilerin de Mesihi bekledikleri
bir dönemde, Deccal’in gösterdiği yalancı mucizeler ve hileleri, pek çok
kişinin Deccal’e aldanmasına neden olabilir.
Deccal, Müslümanların, Ehl-i Kitabın (Yahudi ve Hıristiyanların) En Büyük Düşmanı Olacaktır
Peygamberimiz (sav) hadislerinde, Deccal’in insanları belaya
sürüklerken, iyilik yapıyormuş gibi görünebileceğine dikkat çekmiştir.
Bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
Deccal çıktığı vakit, beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın
ATEŞ OLARAK GÖRDÜĞÜ TATLI SUDUR; halkın SU OLARAK GÖRDÜĞÜ İSE YAKICI
ATEŞTİR. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne düşmeyi
kabul etsin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur.17
Hadiste yer alan bilgilere göre, Deccal’in insanları iyi birşey
yapıyorlarmış gibi telkinde bulunarak, “ateşe” yani kavga etmeye,
çatışmaya, savaşmaya, kan dökmeye yönlendirmesi muhtemeldir. () Bunu
yaparken de, daha önceki hadislerde görüldüğü gibi, kendisini bir mürşit
hatta bir peygamber gibi göstererek insanları etkisi altına alacaktır.
Hadislerin işaretlerine göre, bir kısım Yahudi ve Hıristiyan da
Deccal’in etkisi altına girecektir. Deccal Yahudilere, Yahudi toplumuna
fayda sağlayacakmış gibi görünerek, Hıristiyanlara da kendilerine fayda
sağlayacakmış gibi görünerek onları yönlendirecektir. Bu taktikle her
iki tarafı da perişan etmeyi, her iki tarafı da büyük musibetlere
uğratmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla Deccal, Yahudilerin ve
Hıristiyanların da en büyük düşmanıdır.
Hıristiyanların ve Yahudilerin Deccal’in tüm bu tuzaklarına karşı
dikkatli olmaları gerekmektedir, çünkü Deccal bunları sanki dini birer
hüküm gibi göstermeye çalışacaktır. Deccal, İncil’e tabi olan samimi
Hıristiyanlara oyun oynayarak, onları kendi kutsal kitaplarına muhalif
olacak şekilde sapkın bir ideolojiye sürüklemeye çalışmaktadır. İncil’in
öğretilerini hiçe saydırarak, kendi sapkın fikirlerini onlara doğru ve
meşru göstermek istemektedir. Gerçekte ise Allah adına ortaya çıkarak
hakkı batıl, batılı ise hak olarak göstererek büyük bir oyun
oynamaktadır. Onları din adına, iyilik adına hareket ettiklerine
inandırmakta ve Allah’ın adını kullanarak onları kötülüğe teşvik
etmektedir. Kuran’da Deccal’in bu yöntemine karşı insanlar
“…Aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah’ın adını kullanarak) aldatmasın.” (Fatır
Suresi, 5) ayetiyle uyarılmışlardır. Peygamberimiz (sav)’in
hadislerinde ise Deccal’in insanlara iyiyi kötü, kötüyü ise iyi
göstererek aldatacağı şöyle haber verilmiştir:
“Şüphesiz beraberinde bir cennet ve bir cehennem (diye
isimlendirdiği iki ırmak) bulunması da onun fitnesidir. Aslında
cehennemi bir cennet olup, cenneti de bir cehennemdir.” (İbn-i Mace, 4075, 4076; Tırmizi, Fiten: 59, no. 2240, 4/510)
“Sonra Deccal çıkacak, beraberinde bir ırmak ve bir ateş
bulunacaktır. (Onu inkar edip) Ateşine düşenin sevabı vacip olacak, (ona
iman edip) ırmağına düşenin ise günahı vacip olacaktır.” (Ebu davud, Fiten 4244, 2/497; İbni Ebi Şeybe, Musannef, Fiten: 5, 8/591)
Deccal’in Mesih’in gelmesi için sözde kutsal kitaplara dayandırarak
öne sürdüğü tüm şartlar, gerçekte Deccal’in yeryüzünde kötülüğü hakim
kılabilmek için kurduğu bir tuzaktan ibarettir. Hadislerde “onun cenneti
cehennem, cehennemi ise cennetir” benzetmesiyle bildirildiği gibi
Deccal, herşeyi tersine çevirerek, güzel iyi ve doğru olanı onlara kötü
göstermeye çalışmaktadır.
Deccal, Hıristiyanların karşısına hiç umulmadık bir vakitte ve hiç
beklemedikleri hileli yöntemlerle çıkmıştır. Allah’ın adını kullanarak
ve isteklerini kutsal nedenlere dayandırarak yaklaşması, onun gelişini
çok daha farklı şartlarda bekleyen bir kısım Hıristiyanların aldanmasına
sebep olmuştur. Deccal, yeryüzüne sevgi, barış ve huzurun hakim
olmasını Deccallik olarak gösterip, asıl Deccaliyet olan kendi fikir
sistemini ise inandıkları dinin bir gereği olarak göstererek
Hıristiyanlardan da bir topluluğu etkisi altına almaya çalışmaktadır.
Onlara “Hz. İsa’ya itaat edin” ya da “İncil’de böyle buyruluyor”
diyerek, yaptırmak istediklerini çok makul gibi göstererek
yaklaşmaktadır. Asıl hedefi ise, ahir zamanda yeryüzüne ikinci kez
gelecek olan Hz. İsa’ya karşı mücadelesinde, istediği gibi
yönlendirebileceği geniş kitleler oluşturmaktır. Bu yolla toplumları
birbirine düşürerek tüm dünyayı büyük bir kaos, karmaşa, bozgun ve
helaka sürüklemeyi amaçlamaktadır.
Huzuru, kurtuluşu, barışı, Ortadoğu’nun huzura kavuşmasını kutsal
kitaplara karşı yapılan Deccali bir hareket olarak göstermekte; kan
dökülmesini, hiçbir suçu olmayan masum insanların, zavallı kadınların,
çocukların acımasızca öldürülmesini, bölgeye amansız bir dehşet
saçılmasını ise onlara adeta sözde kutsal bir ibadet gibi sunmaktadır.
Kendileriyle aynı kitaba inanan, kendileri gibi Hz. İsa’yı peygamber
olarak kabul eden, aynı ibadetleri yerine getiren Katolikleri ortadan
kaldırılması gereken bir düşman olarak göstermektedir. Aynı şekilde
kendileri gibi Allah’a inanan, aynı peygamberleri sevip sayan, aynı
ahlaki prensiplere sahip olan, Hz. İsa’nın gelişini aynı şekilde büyük
bir heyecanla bekleyen Müslümanları da mücadele edilmesi gereken bir
topluluk olarak göstermektedir.
Oysa ki Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar birbirlerine düşman
değildirler; aksine Deccal’in desteklediği ateizme ve din düşmanlığına
karşı birbirlerinin müttefikidirler. Hıristiyanlar, Müslümanlar ve
Yahudiler, aynı şekilde Allah’a iman etmekte, aynı peygamberleri
sevmekte ve saymaktadırlar. Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz.
Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Musa veya Hz. Davud Yahudiler için ne kadar önemli
ise, Müslümanlar için de en az o kadar önemlidir. Aynı şekilde Hz. İsa
Hıristiyanlar için ne kadar önemliyse, Müslümanlar için de o kadar
kıymetli ve kutsaldır. Tüm İslam alemi bindört yüz senedir bu kutlu
peygamberin yeryüzüne ikinci kez gelişinin müjdesini vermekte ve büyük
bir heyecanla bu tarihi olaya hazırlık yapmaktadır. Bunun yanı sıra
Yahudilerin ve Müslümanların üzerinde yaşadıkları ve Allah’a hizmet
ettikleri topraklar, Yahudiler için ne kadar kutsal ise, Müslümanlar
için de en az o kadar kutsaldır. O halde savaş, karmaşa ve anarşi ortamı
olması ve tüm ilahi dinlerin mensupları için kutsal olan topraklarda
kan dökülmesi için meşru hiçbir sebep yoktur. Bu konuyu çok akılcı bir
şekilde düşünmek gerekmektedir: Barış ve huzur içerisinde yaşamak neden
Deccallik olsun? Neden Mesih’in gelebilmesi için yılarca yeryüzünde
korku ve dehşet hakim olması, felaketler yaşanması gereksin? Neden Mesih
gelene kadar barış olmasın, savaş sürdürülmeye çalışılsın? Yahudilerin
üçte ikisi niye ölsün, neden aynı dine inanan insanlar birbirlerine
düşman olup savaş açsın? Katolikler ve Müslümanlar neden Yahudilerin ve
Hıristiyanların düşmanı olsun? Hıristiyan, Yahudi ya da Müslüman masum
çocuklar neden haksız yere öldürülsün?
Bunların hiçbiri için hiçbir makul gerekçe yoktur. Deccal huzuru,
kurtuluşu, barışı, kardeşliği, sevgiyi, şevkati, merhameti insanlara
Deccali hareketler olarak göstermektedir. Bu yolla Yahudileri,
Hıristiyanları ve Müslümanları birbirlerine düşürerek hedefine ulaşmaya
çalışmaktadır.
Hıristiyanların dindar olmaları, Allah’tan korkmaları, peygamberleri,
Hz. İsa’yı içten bir bağlılık ve büyük bir sevgiyle sevmeleri ve
yeryüzüne ikinci kez gelişine hazırlık yapmaları çok güzel bir nimettir.
Ama bu konuda Deccal’in oyununa gelmemeleri de son derece önemlidir.
Milyonlarca Hıristiyanı körükörüne inandırmaya çalıştığı ve Hz. İsa’nın
gelebilmesi için mutlaka oluşması gerektiğini öne sürdüğü şartlardan her
biri, gerçekte Deccal’in insanlığı müthiş bir bozulma ve hüsrana
sürükleyebilmek için kurduğu tuzaklardan ibarettir. Bu şekilde çok geniş
bir kitleyi etkisi altına alarak terörü, şiddeti, anarşiyi adeta
kilitleyecek bir sistem oluşturmayı hedeflemektedir.
Tüm Hıristiyanların, bu durumun Deccal’in bir oyunu olduğunu açıkça
görmeleri ve bu büyük tehlikeye karşı Allah’ın gösterdiği yola uyarak ve
din ahlakının gereğine uygun şekilde karşılık vermeleri gerekmektedir.
Deccal’in insanları bu gibi metodlarla aldatacağı, tüm peygamberler
tarafından yaşadıkları toplumlara tebliğ edilmiştir. Yapabileceği en
şeytani kandırma yöntemi zaten bu şekilde Allah ve din adına ortaya
çıkarak, samimi dindarları etkilemeye ve birbirlerine düşürmeye
çalışması olacaktır. Deccal’in bu bilgiler doğrultusunda
değerlendirilmesi ve bu yönde kuracağı tuzaklara karşı uyanık olunması
gerekmektedir.
Deccal’in Bu Telkinleri,Tevrat ve İncil İle Çelişmektedir
Deccal’in Eski Ahit’e bazı anlamlar yükleyerek, Müslümanlar ve
Katolikler ile Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında bir savaş yaşanması,
şiddet ve gerilim ortamının ayakta tutulması ve barışın engellenmesi
gerektiği şeklindeki telkinleri, hem Yeni Ahit hem de Eski Ahit ile
tümüyle çelişmektedir. Bu çarpık anlayış, Hz. İsa’nın Hıristiyanlara
öğretmiş olduğu ahlaka tamamen terstir. Hıristiyanlığın temelinde sevgi,
barış ve hoşgörü vardır. Matta İncili’nde Hz. İsa’nın öğrencilerine
“düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin” (Matta 5/44) dediği yazılıdır. Luka İncili’nde ise, Hz. İsa’nın
“bir yanağına tokat atana diğer yanağını çevir” (Luka,
6/29) dediği bildirilir. Yeni Ahit’in hiçbir yerinde şiddeti
meşrulaştıran hüküm bulunmamaktadır; masum insanların katledilmesi
yönünde bir düşünceye ise kesinlikle yer yoktur. Hıristiyanlık bir sevgi
ve barış dinidir. İncil’de Hıristiyanlara düşmanlarını bile sevmeleri,
tüm insanlara iyilik yapmaları, kötülüğe karşı iyilikle cevap vermeleri
emredilmiştir. İncil’e bakıldığında Hz. İsa’nın insanlara hep sevgi,
barış ve dostluk tavsiye ettiği görülmektedir:
“… Sakın kimse kötülüğe kötülükle karşılık vermesin. Birbiriniz ve tüm insanlar için her zaman iyiliği amaç edinin.”(Pavlus’un Selaniklilere 1. Mektubu, 5: 14-15)
… Kavgacı değil, uysal olsunlar. Tüm insanlara her zaman yumuşak davransınlar. (Pavlus’un Titus’a Mektubu, 3: 1-2)
Birbirinizi kardeşlik sevgisiyle, şefkatle sevin. Birbirinize saygı göstermekte yarışın. (Pavlus’un Romalılara Mektubu, 12: 10)
İncil açıklamalarında önemle üzerinde durulan bir başka konu ise
ayrılıkların, çekişmelerin, husumetlerin ve çatışmaların ortadan
kaldırılması ve ortak bir düşüncede birleşerek barışın ayakta
tutulmasıdır:
… Hepiniz uyum içinde olun, aranızda bölünmeler olmadan aynı düşüncede ve aynı yargıda birleşin. (Pavlus’un Korintlilere Birinci Mektubu, 1: 10)
Herkesle barış içinde yaşamak için elinizden geleni yapın. Ey sevgililer, hiçbir zaman öç almayın… (Romalılara Mektup, Bap 12, 18-20)
‘Komşunu sev, düşmanından nefret et’ denildiğini duydunuz. Ama
ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua
edin. (Matta, Bap 5, 43-44)
Deccal’in şiddeti teşvik eden telkinleri, bazı Hıristiyanların
kıyamet alametleri ile ilgili inançlarını dayandırdıkları Eski Ahit’le
de çelişmektedir.
“Kan dökenlerin telkinlerini dinlememek” ve “kötülük görmeye dayanamamak” (İşaya,
Bap 33, 15) Tevrat’ta bildirilen hükümlerdir. Samimi olarak Allah’a
iman eden Hıristiyanların ve Yahudilerin pek çok konuda yaşadıkları
güzel ahlakı, kitaplarında yer alan bu hükümler konusunda da yaşamaları
ve barışın savunucuları olmaları gerekmektedir. Tevrat’ta şiddetin ve
zulmün kınandığı; barışın, sevginin, merhametin ve güzel ahlakın
övüldüğü açıklamalardan bazıları şu şekildedir:
Hükümde haksızlık etmeyeceksiniz… komşunun kanuna karşı ayağa
kalkmayacaksın… Öç almayacaksın ve kavminin oğullarına kin tutmayacaksın
ve komşunu kendin gibi seveceksin… (Levililer, Bap 19, 15-18)
Kötülüğü değil, iyiliği arayın ki yaşayasınız, ve böylece Rab,
orduların Allah’ı, dediğiniz gibi sizinle beraber olur. Kötülükten
nefret edin ve iyiliği sevin ve kapıda hakkı pekiştirin… (Amos, Bap 5, 10-15)
Tevrat’ta bildirilen diğer bir hüküm ise
“kan dökülmemesi ve salih insanların yurtlarına pusu kurulmaması”dır:
Allah’ın Rabbin miras olarak sana vermekte olduğu memleketinin içinde suçsuz kan dökülmesin ve senin üzerine kan olmasın. (Tesniye, Bap 19, 10)
Ey kötü adam, salihin oturduğu yere karşı pusu kurma; onun
yurdunu yıkma… Düşmanın yıkılınca sevinme, düştüğü zaman yüreğin mesrur
(sevinçli) olmasın; yoksa Rab bunu görür… (Süleyman’ın Meselleri, Bap 24, 15-20)
İncil ve Tevrat her ne kadar sonradan tahrif edilmiş olsa da, içinde
Kuran ile mutabık bazı hak hükümler de içermektedirler. Samimi olarak
iman eden Hıristiyanlar ve Yahudiler, Eski ve Yeni Ahit’te yer alan bu
açıklamaları göz önünde bulundurarak hareket etmelidirler. Aksinin,
kutsal kitaplarına ters düşmelerinin yanında, Deccal’in amacına hizmet
etmek olacağını görmeleri gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki Deccal’in
Ortadoğu’da ve tüm dünyada kan dökmek için yaptığı eylemlere, ancak
güzel ahlakın savunuculuğunu yaparak engel olunabilecektir.
Hadis-i şerifte bir kısım insanların da, Deccal’in inkarcı olduğunu
bildikleri halde sunacağı dünyevi menfaatlere aldanarak onun etkisi
altında kalacağı bildirilmiştir:
Bir kısım insanlar Deccal’le sohbet edecekler. Ve diyecekler ki,
“Biz onun KAFİR OLDUĞUNU BİLİYORUZ; yemeğinden yemek, ağacından
FAYDALANMAK İÇİN ONUNLA ARKADAŞLIK YAPIYORUZ.” Allah’ın gazabı gelince,
Deccal’le birlikte hepsine gelecektir.18
Müslümanlar da Deccal’in Oyununa Karşı Dikkatli Olmalıdırlar
Deccal, Hıristiyanlara oynamak istediği oyunun bir benzerini
Müslümlanlara da uygulamaya çalışmakta; yeryüzünde büyük bir fitne ve
bozgun çıkarabilmek için onları da etkisi altına almak istemektedir.
Müslümanları da aldatarak, bu ortam içerisinde kendilerine yöneltilen
şiddete şiddetle karşılık vermelerini teşvik etmekte ve böylece şeytanın
kan dökme arzusunu yerine getirmek istemektedir. Diğer yandan
Müslümanların kendi aralarında da terörü teşvik ederek onları kendi
içlerinde de birbirlerine düşürmeye çabalamaktadır. Böylece korku ve
dehşet ortamını giderek tırmandırmayı, masum insanların kanını dökerek
yeryüzünü kendi ahlakını hakim edebileceği bir fitne ortamına çevirmeyi
hedeflemektedir.
Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi tüm Müslümanları bu
tehlikeye karşı uyarmış, Deccal’in İslam dünyasını baskı altına
alacağını, salih Müslümanlara zor ve çetin günler yaşatacağını haber
vermiştir:
Ahir zamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak (ikiyüzlülük) ve zındıka
(küfür) başına geçecek eşhas-ı müdhişe-i muzırraları (zarar veren
dehşetli şahısları) … beşerin hırs ve şikakından (ikiyüzlülüğünden)
istifade ederek az bir kuvvetle nev-i beşeri (insanları) herc-ü merc
(darmadağın) eder ve koca Alem-i İslamı (İslam alemini) esaret altına
alır. (Hizmet Rehberi, 86)
Samimi iman sahibi Müslümanlar bu tehlikeyi görmeli ve Deccal’in oyununa gelmemelidirler. Herşeyden önce
“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saff
Suresi, 4) ayeti gereği kendi aralarında sarsılmaz bir birlik ve
beraberlik ruhuyla hareket etmelidirler. Bu konuda, yaşadığı dönemde
müşriklerle dahi anlaşma yoluna giden Peygamberimiz (sav)’in ahlakını
kendilerine örnek almalı; ihtilaftan, çekişmeden titizlikle
kaçınmalıdırlar. Nitekim Peygamberimiz (sav), müminlerin birbirlerine
düşmeleri durumunda, Deccal’in etkisi altına girebileceklerini
hatırlatarak Müslümanları böyle bir tehlikeye karşı uyarmıştır:
O günlerde araları bozuk olan müminler Deccal’in hedefi olmaktan kurtulamazlar. ((Hakim, Müstedrek, 4:529-530) Şaban Döğen, Mehdi ve Deccal, Gençlik Yayınları, 2. Baskı)
Peygamberimiz (sav)’in bu sözünden Deccal’in fitnesinden korunmak
isteyen müminlerin, tüm Müslümanların kardeş olduğu bilinciyle hareket
etmeleri gerektiği açıkça anlaşılmaktadır. Kuran’da da iman edenlerin
birbirlerine destek olup dayanışmaları, aksi takdirde yeryüzünde büyük
bir bozulma ve kargaşa olacağı bildirilmiştir:
İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu
yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir
fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Müslümanlar kendi içlerinde olduğu gibi, Hıristiyanlara ve Yahudilere
karşı da Kuran ahlakının gerektirdiği şekilde davranmalı, bu konuda da
Deccal’in oyununa karşı dikkatli olmalıdırlar. Allah Kuran’ın pek çok
ayetinde güzel ahlakın, iyiliğin, kötülüğe iyilikle karşılık vermenin
önemini bildirmiş, Yahudilere ve Hıristiyanlara yani Kitap Ehli’ne karşı
da, Müslümanların iyi niyet ve hoşgörü ile yaklaşmalarını buyurmuştur.
Rabbimiz Kuran’da, insanlar arasında hiçbir ayrım yapmadan adaletle
hükmetmeyi, insanların hakkını korumayı, zulme asla rıza göstermemeyi,
zalime karşı mazlumdan yana tavır almayı, ihtiyaç içinde olanlara yardım
eli uzatmayı emretmektedir. Bu adalet, bir karar vermek gerektiğinde
her iki tarafın da hakkını korumayı, olayları çok yönlü değerlendirmeyi,
ön yargısız düşünmeyi, tarafsızlığı, hakkaniyeti, dürüstlüğü,
hoşgörüyü, merhameti ve şefkati gerektirmektedir. Müslümanlar Deccal’in
bu yöndeki aldatmacalarına karşı da yine her zaman Kuran ayetlerine göre
hareket etmeli, sabırlı, tevekküllü ve itidalli davranmalı, sevgiyle,
şefkatle karşılık vermelidir. Allah Kuran’da müminlere kötülükle
karşılaştıklarında dahi bu tavra iyilikle karşılık vermelerini şöyle
bildirmiştir:
İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda
(kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında
düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)
Bu konudaki en güzel örneklerden biri Peygamberimiz (sav)’in
göstermiş olduğu güzel ahlaktır. Hz. Muhammed (sav), Yahudilere ve
Hıristiyanlara karşı her zaman son derece adil ve merhametli davranmış,
İlahi dinlerin mensupları ile Müslümanlar arasında sevgi ve uzlaşmaya
dayalı bir ortam oluşturulmasını istemiştir. İslamiyet’in ilk yıllarında
Mekkeli müşriklerin eziyet ve baskılarına maruz kalan Müslümanların bir
kısmı Etiyopya’daki Hıristiyan Kral Necaşi’ye sığınarak Hıristiyanlarla
dostluk ve barış içerisinde yaşamışlardır. Peygamberimiz (sav)’le
birlikte Medine’ye göç eden müminler ise, Medine’de yaşayan Yahudilerle,
sonraki tüm nesillere örnek olacak bir birarada yaşama modeli
geliştirmişlerdir. İslam’ın yayılış döneminde de, Arabistan’daki Yahudi
ve Hıristiyan topluluklarına gösterilen tolerans, Müslümanların Kitap
Ehli’ne karşı hoşgörü ve adaletinin önemli birer örneği olarak tarihe
geçmiştir.
Medine Anlaşması’nın “Beni Avf Yahudileri, inananlarla birlikte bir
ulus oluşturdular. Yahudilerin dini kendilerine, Müslümanların dini
kendilerinedir” hükmüyle, Müslümanların Yahudilerin geleneklerine ve
inanışlarına gösterdikleri hoşgörünün temeli de yine Peygamberimiz (sav)
döneminde atılmıştır.
Müslümanların bu ahlakının bir başka örneği de Osmanlı İmparatorluğu
döneminde yaşanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın hoşgörüsüzlük ve
baskıyla dolu olduğu bir dönemde, Musevi cemaatlerine gösterdiği büyük
toleransla tarihe geçmiştir. Tarih boyunca Müslümanların bu ahlakları,
Yahudilerin zorluk ve sıkıntı içinde oldukları çeşitli dönemlerde İslam
topraklarına sığınmaları ile neticelenmiştir. İspanya’dan haksız yere
sürülen Yahudilere, Osmanlı İmparatorluğu kapılarını açmış ve
yurtlarından çıkarılan binlerce Yahudiyi Osmanlı barındırmıştır. İslam
topraklarında, Yahudiler ve Müslümanlar birarada, huzur ve güvenlik
içinde kardeşçe yıllar boyunca yaşamışlardır. Osmanlı tebası içindeki
Museviler de, Devlet-i Ali’nin kendilerine gösterdiği toleransı her
zaman minnetle anmışlardır.
Osmanlı yönetiminde aynı durum Hıristiyanlar için de söz konusu
olmuştur. Hıristiyanlar da Osmanlı topraklarında hoşgörü, güvenlik ve
özgürlük bulmuşlardır. 20. yüzyılın ilk yarısından bu yana daimi bir
çatışma ve kaos içinde kalmış olan Ortadoğu’da, Osmanlı yönetimi boyunca
asırlar süren bir barış ve huzur ortamı kurulmuştur. Hıristiyanlar ve
Yahudiler birbirlerinin dinlerini kabul etmemelerine rağmen, Osmanlı
yönetiminin oluşturduğu bu hoşgörü ortamında karşılıklı diyalog ve
uzlaşı içerisinde olmuşlardır. Osmanlı egemenliğinde Yahudiler
sinagoglarında, Hıristiyanlar kiliselerinde, Müslümanlar da camilerinde
Allah’a ibadet etmiş, üç dinin insanları barış içinde birarada
yaşamışlardır.
Peygamberimiz (sav)’in ve Osmanlı yönetiminin Kitap Ehli’ne göstermiş
olduğu güzel ahlak, hoşgörü ve barış anlayışı tüm Müslümanlara örnek
olmalıdır. Allah’ın Kuran’da “Kitap Ehli’yle en güzel olan bir tarzın
dışında mücadele etmeyin.
Ve deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.” (Ankebut
Suresi, 46) ayetiyle bildirdiği gibi, “en güzel şekilde yapılacak bir
mücadele”den asla taviz verilmemelidir. Aksinde Deccal’in istediği fitne
ve kargaşa ortamının oluşacağı unutulmamalıdır. Müslümanların tüm bu
esaslar üzerinde Kitap Ehli’ne saygı, sevgi ve anlayış ile yaklaşmaları
ve yaşadıkları bu ahlak ile, onlara ayette bildirilen “ortak bir
kelimede birleşme” çağrısını en güzel şekilde iletmeleri gerekmektedir:
De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek bir
kelimeye gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi
ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı
Rabler edinmeyelim. (Al-i İmran Suresi, 64)
Kuran ahlakına ve Peygamberimiz (sav)’in sünnete uyan salih müminler
ise, Deccal’in tüm bu oyunlarına karşı bilinçlidirler ve imanlarının
nuruyla Deccal’in hilelerini fark eder, bunlara aldanmazlar. Mesih
Deccal’in şiddetine ve kanlı terörüne karşı tüm insanları uyarmak ve
bilinçlendirmek vicdan sahipleri için bir görevdir.
Deccal’in Gizli Ordusu: Masonluk

Mason toplantılarının yapıldığı mason mabedi. |
Peygamberimiz (sav), Deccal’in gizlilik içinde hareket edeceğine işaret etmiştir:
Deccal yola çıkıp ilk defa Dımışk şehrinin doğuya bakan kapısının
yanına gelecek… ARANACAK, FAKAT YAKALANMAYACAK… Sonra Kisve nehrinin
sularının yanında görülecek… ARANACAK, NE TARAFA GİTTİĞİ
BİLİNMEYECEK…19
Hadis-i şerifte, “Deccal’in aranacağının, ancak bulunamayacağının”
bildirilmiş olması, gizli olarak hareket edeceğine işaret etmektedir.
Deccal, açık olarak ortaya çıkacağı dönem gelinceye kadar fazla dikkat
çekmeden, insanları ajite etmeden, yavaş ve derinden faaliyet
gösterecektir. Bu dönem boyunca, Deccal ve taraftarları için gizlilik
esas olacak, bu amaçla gizli teşkilatların desteğini alacaktır. Bu
gizliliğin bir gereği olarak Deccal, derin devletler oluşturup onların
başına geçecek, adeta “görünmez bir güç” gibi hareket edecektir. Bu
sayede sinsi bir şekilde bozgunculuğu organize edecektir. () Bediüzzaman
Said Nursi de Deccal’in masonluk gibi gizli teşkilatların desteğini
alacağına dikkat çekmiştir:
… DECCAL… MASONLARIN KOMİTELERİNİ ALDATIP MÜZAHERETLERİNİ
(korumasını, desteğini) kazandıklarından dehşetli bir iktidar
zannedilir…20
Üstad’ın da belirttiği gibi Deccal, dünya masonluğunu bir nevi gizli
ordusu olarak kullanacaktır. Bu gizli teşkilatın toplantılarında,
Deccal’in önderliğinde Müslümanların aleyhinde gizli kararlar alınıp,
uygulamaya konulacaktır. Nitekim, dünyanın farklı köşelerinde
Müslümanları hedef alan baskının, zorun ve saldırıların birbiriyle
benzerliği herkes tarafından kabul edilmektedir. Bu, söz konusu
eylemlerin tek merkezden yönlendirildiğinin önemli bir delilidir.

Masonik tören yürüyüşü |
Bediüzzaman Said Nursi, Deccal’in İslam dünyasını baskı altına
alacağını, salih Müslümanlara zor ve çetin günler yaşatacağını
sözlerinde bildirmiştir:
… DECCAL GİBİ nifak (ikiyüzlülük) ve zındıka (küfür) başına geçecek
eşhas-ı müdhişe-i muzırraları (zarar veren müthiş şahısları) … beşerin
hırs ve şikakından (iki yüzlülüğünden) istifade ederek az bir kuvvetle
nev-i beşeri (insanları) herc-ü merc (darmadağın) eder ve koca ALEM-İ
İSLAMI ESARET ALTINA ALIR.21
Üstad’ın açıklamalarından anlaşıldığı üzere, Deccal, iman etmeyenleri ve
münafıkları Müslümanların aleyhinde birleştirecek ve onların
önderliğini yapacaktır. İnsanları haktan uzaklaştırmak için de, bu tür
insanların hırslarından ve iki yüzlülüklerinden faydalanacaktır. Bu
yolla kargaşa ve fitnelere neden olacaktır.
Kuraklık ve Deccal’in Çıkışı
Ahir zamanda belli bir dönem yaşanacak olan kuraklık, rivayetlere
göre, Deccal’in çıkışından hemen önce gerçekleşecek olan çok önemli bir
alamettir.
Hz. Muhammed (sav), Deccal’in çıkışından önce gerçekleşecek olan
kuraklık sürecini bir hadis-i şerifinde detaylı olarak şöyle tarif
etmiştir:
“
Deccal’ın çıkmasından önce gökyüzü üç sene yağmurunu tutar.
Birinci senede normal yağmurun üçte birini tutup üçte ikisini yağdırır.
Yeryüzü, bitkisinin üçte birini bitirmez. İkinci yılda gökyüzü normal
yağmurunun üçte ikisini yağdırmaz. Yeryüzü de bitkisinin üçte ikisini
bitirmez. Üçüncü yılda ise gökyüzü yağmurunun tamamını keser, yeryüzü de
bitkisinden hiçbirini bitirmez.” (Ebu Davud, İbni Mace, Taberani; Geleceğin Tarihi 3, s. 241)
Kuraklık konusunda son dönemde medyada yer alan haberler, hadiste yer
alan bilgileri ayrıntıları ile doğrular niteliktedir. Hadiste, üç sene
içerisinde giderek artan şiddette yaşanacak olan büyük bir kuraklıktan
bahsedilmektedir. Londra Üniversitesi’nin, meteorolojik tahminler
üzerine uzmanlaşmış bir çalışma grubunun yaptığı incelemeler de hadiste
verilen bilgiler ile birebir mutabıktır. Bu bilgilere göre önümüzdeki üç
senelik dönemde kuraklığın şiddeti gittikçe artacak ve ürünlerde
kademeli olarak bir azalma görülecektir. Aşağıda yer alan gazete haberi
de hadiste verilen bilgileri birebir doğrular niteliktedir. Haberdeki şu
cümleler çok dikkat çekicidir:
‘
‘Veriler, dikkat çekici bir şekilde önümüzdeki 1 yıl içinde İç
Anadolu Bölgesi’nin ‘az-orta’ derecede kuraklık yaşayacağını, 2 yıl
sonra ‘az’ düzeyinden ‘şiddetli’ düzeyde bir kuraklığa ulaşacağını, 3
yıl sonra ise kuraklığın ‘az’dan ‘had safhada kuraklık’ düzeyine
çıkacağını gösteriyor.“
Kuraklığın Birinci Yılı
Hadiste, birinci senede yağmurun çok az yağacağı ve kuraklık
nedeniyle ürünlerde üçte bir oranında azalma olacağı haber
verilmektedir:
“
Deccal’in çıkmasından önce gökyüzü üç sene yağmurunu tutar.
Birinci senede normal yağmurun üçte birini tutup üçte ikisini yağdırır.
Yeryüzü bitkisinin üçte birini bitirmez…“
Art arda yapılan ve sonuçları yayınlanan bilimsel araştırmalar da bu
bilgileri doğrulamakta, 2006 yılı sonu ve 2007 yılı başından itibaren,
önceki yıllara oranla yağışlarda belirgin bir düşüş gözlendiği
kaydedilmektedir. Örneğin, Ziraat Mühendisleri Odası’nın, özel bir
çalışma grubu kurarak hazırladığı ‘Kuraklık ve Etkileri’ raporuna göre,
Türkiye Aralık 2006′da normalin dörtte biri oranında yağış almıştır.
Yine Türkiye’de, Ekim ve Aralık döneminde uzun yıllar yağış ortalaması
224 mm. olduğu halde, 2006 Ekim-Aralık döneminde 199,1 mm yağış
kaydedilmiştir.
Bir diğer habere göre ise, küresel ısınma yüzünden Avrupa sıcaktan
kavruluyor. Fransa, İtalya ve Hırvatistan’ın başı çektiği birçok Avrupa
ülkesi kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya. Avrupa’nın birçok nehri
kururken gemiler de çekilen su yüzünden karaya oturdular.
Kuraklığın İkinci Yılında Yaşanacaklar
Hadiste kuraklığın ikinci senesinde yağmur miktarının daha da aza
ineceği bildirilmiştir. Ürünlerde ise üçte iki oranında bir azalma
olacağına dikkat çekilmiştir:
“
… İkinci yılda gökyüzü normal yağmurunun üçte ikisini yağdırmaz. Yeryüzü de bitkisinin üçte ikisini bitirmez…“
29 Mayıs 2007 tarihli şu haberde verilen bilgiler ise hadiste
bildirilen detayların birer birer gerçekleştiğini göstermektedir:
(Elbette ki en doğrusunu Allah bilir.)
“
2006 ve 2007 yıllarında son 25 yılın ortalamasının çok altında
kalan yağış miktarı, baraj, göl ve nehirlerdeki su oranını azalttı.
Ekili alanların sulanmasında sorun yaşanmaya başlandı… Susuzluk
nedeniyle ikinci ürün ekimi de gerçekleştirilemeyecek.“
Son dönemde yaşanan kuraklığın ciddi boyutları bir çiftçinin dilinden
2007 yılı Mayıs ayında bir gazete haberine şöyle yansımıştır:
“
Bu yıl Söke Ovası’nda inanılmaz bir kuraklık var. Sadece ben 80
dönümlük pamuk tarlamı bozdum. 2006 Ekim ayından beri bölgeye metrekare
başına sadece 6 litre yağış düştü. Deniz suyu yaklaşık 20 metre kadar
çekildi.”
Birçok haberde de son dönemde kuraklık nedeniyle yaşanan ürün sıkıntısına dikkat çekilmektedir. Tıpkı hadiste bildirildiği gibi.
Kuraklığın Üçüncü Yılında Yaşanacaklar
Üçüncü senede yağmurlar tamamen kesilecek ve ciddi bir ürün kıtlığı yaşanacaktır:
“
… Üçüncü yılda ise gökyüzü yağmurunun tamamını keser, yeryüzü de bitkisinden hiçbirini bitirmez.“
2007 yılı Nisan ayında 2 bin 500 bilim adamının katıldığı
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde, “İklim Değişikliği 2007″
raporu yayımlanmıştır. Bu rapor, hadiste verilen bilgileri tamamen
doğrular niteliktedir. Rapora göre önümüzdeki birkaç senede, yağış
almayan bölgeler daha da kuraklaşacak ve buralarda açlık ve hastalıklar
artacak. Deniz kenarındaki ülkelerde kışın seller artacak, Orta
Avrupa’da ise karların erimesi sellere yol açacak. Avrupa’nın tarım,
ormancılık, turizm ve enerji sektörleri başta olmak üzere tüm ekonomisi
olumsuz etkilenecek. Bazı Afrika ülkelerinde tarımsal üretim yarı yarıya
düşecek.
Tüm bu bilgilerin ortaya koyduğu gibi günümüzde, küresel ısınma
sürecinin neden olduğu kuraklık, dünyanın pek çok ülkesini etkisi altına
almaktadır.
Bu iklimsel olayın zamanının ve gelişim safhalarının, hadis-i şerifte
ahir zamanda Deccal’in çıkış alameti olarak bildirilen kuraklık
tarifleriyle son derece uyumlu olduğu görülmektedir. Dolayısıyla bu
olayın çok yakın bir zamanda dünya üzerinde yaşanacak olağanüstü
gelişmelerin habercisi olması kuvvetle muhtemeldir. Elbette en doğrusunu
Yüce Rabbimiz bilir.
Deccal, Yecüc ve Mecüc’e zemin hazırlayacaktır
Ahir zamanın anlatıldığı hadislerde haber verilen bilgiler, Deccal’in,
yeryüzünde karışıklığı ve zulmü teşvik edeceğini, hatta organize
edeceğini göstermektedir. Sürekli kan dökülmesi, insanların
katledilmesi, savaşlarda masumların öldürülmesi, düzenin bozulması,
terörün neden olduğu korku ve tedirginlik Deccal’in teşvikiyle
yaygınlaşmaktadır. Deccal’in tam anlamıyla ortaya çıkmasıyla bu
olayların şiddetinin daha da artacağı hadislerde bildirilmektedir.
Deccal’in yeryüzünde bozgunculuğu yayarak Yecüc ve Mecüc’e de zemin
hazırlayacağını, Bediüzzaman bir sözünde şu şekilde belirtmiştir:
… Büyük Deccal, şeytanın iğvası
(telkinleri) ve hükmüyle şeriat-ı İseviyenin ahkamını (İseviliğin
hükümlerini) kaldırıp Hıristiyanların hayat-ı içtimaiyelerini (sosyal
hayatlarını) idare eden rabıtaları (birleştiren unsurları) bozarak anarşistliğe ve Yecüc-Mecüc’e zemin hazır eder…
Bediüzzaman bu sözünde;
• Deccal’in şeytanın telkinlerine ve kurallarına göre hareket edeceğine;
• Hıristiyanlığın hükümlerini ortadan kaldıracağına;
• Hıristiyanları birbirlerine bağlayan unsurları bozacağına;
• Bu yaptıklarının Hıristiyan toplumlarda anarşizme, kargaşaya, bozgunculuğa yol açacağına;
• Hepsinin neticesinde ise Yecüc ve Mecüc’e çok uygun bir zemin
oluşturacağına, kendisi de anarşist ve bozguncu olan Yecüc ve Mecüc’ün
bu kaos ortamından faydalanacağına dikkat çekmektedir.
Deccal ile Yecüc ve Mecüc Hz. İsa döneminde yok edilecektir.
Hadislerde Hz. İsa’nın Deccal’i fikren mağlup edip, yok edeceğine dair
birçok açıklama bulunmaktadır. Bu konuyla ilgili bazı hadislerde şu
şekilde buyurulmaktadır:
İşte o sırada Allah’ın düşmanı olan DECCAL MESİH, HZ. İSA’YI GÖRÜNCE TUZUN SUDA ERİMESİ GİBİ ERİR GİDER. (Sahih-i Müslim, c. 4/2221; Ölüm Kıyamet Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 444)
… DECCAL ORTALIĞA FİTNE SAÇARKEN Cenab-ı Hak, MESİH MERYEM OĞLU
İSA’YI gönderir… NEFESİNİ İDRAK EDEN her kafir mutlaka yok olur. İsa
(a.s) Deccal ile Lüdd kapısında (Beytül Makdise yakın bir belde)
karşılaşır ve ONU YOK EDER.( İmam-ı Müslim, Büyük Fitne Mesih-i Deccal, Saim Güngör, s. 104)
Bediüzzaman da açıklamalarında Deccal’in insanlar üzerindeki aldatıcı
etkilerinin Hz. İsa vesilesiyle kaldırılacağını şöyle açıklamaktadır:
Sihir ve manyetizma (telkin ve hipnoz yolu ile birini etki altına
alma) ve ispirtizma (ölülerin ruhlarıyla görüşmek için yapılan
faaliyetler) gibi istidraci (yalancı mucize) harikalarıyla kendini
muhafaza eden (koruyan) ve herkesi teshir eden (büyüleyip etkisi altına
alan) o dehşetli Deccal’i yok edebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak
HARİKA VE MUCİZATLI (mucize sahibi) VE UMUMUN MAKBULÜ (her insanın
makbul gördüğü) Bir ZAT OLABİLİR Kİ, o zat, en ziyade alakadar ve ekser
(tüm) insanların peygamberi olan Hz. İsa Aleyhisselam’dır. ( Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, s. 592)
Üstad’ın da belirttiği gibi, Deccal birtakım yalan mucizelerle insanları
kandırdığı, şeytanların desteğiyle hareket ettiği ve bazı olağanüstü
işler yaptığı için, Deccal’in yenilmesi ancak Rabbimiz’in çeşitli
mucizeler bahşettiği kutlu peygamberi Hz. İsa vesilesiyle olacaktır. Hz.
İsa’nın Deccal’in fitnesini yok etmesi, Allah’ın izniyle, çok hızlı ve
kolay olacaktır.
Hadislerde Hz. İsa’nın Deccal’in ideolojisinin tüm dayanaklarını da yok
edeceği, onu fikren mağlup edip ortadan kaldıracağı anlatılmaktadır. O
dönemde Deccal’in hazırladığı ortamda, Yecüc ve Mecüc de bozgunculuk
çıkaracak, ve çeşitli toplumlara zulmedecektir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed hadislerinde, Yecüc ve Mecüc’ün yok
edilmesinde Hz. İsa’nın dualarının vesile olacağını bildirmektedir. Bir
hadiste Hz. İsa’nın Peygamberimiz (sav)’e Mirac sırasında şunları
söylediği bildirilmektedir:
Yecüc ve Mecüc her tepeden saldırmaya başlarlar. Ve uğradıkları her
suyu içip tüketirler, karşılaştıkları herşeyi bozup altüst ederler,
bunun üzerine halk feryad ederek Allah’tan yardım diler. BEN DE (HZ.
İSA) ALLAH’A DUA EDEREK Yecüc ve Mecüc’ü öldürmesini isteyeceğim. Bu
duam kabul olacak ve yer onların leşleriyle pis pis kokacak. Ben Allah’a
tekrar dua edeceğim. Allah da bir su gönderecek ve o su onları taşıyıp
denize atacaktır.( İbn-i Mace, Fiten: 33)
Hadiste de bildirildiği gibi Hz. İsa’nın duasını kabul eden sonsuz
rahmet sahibi Rabbimiz, Yecüc ve Mecüc’ün soyunu ortadan kaldıracaktır.
Hadislerde bu yokoluşun nasıl olacağı şu şekilde tarif edilmektedir:
Sonra Allahu Teala, Yecüc ve Mecüc’ü gönderir… Sonra Allah’ın
peygamberi HZ. İSA ve arkadaşları ALLAH’A DUA EDERLER DE, Allah Teala
düşman ordusu içinde deve ve davarların burunlarında olan BİR KURDU
GÖNDEREREK ONLARIN HEPSİNİ, bir tek insanın ölümü gibi helak eder…( Sahih-i Müslim, 4/2251-2255; İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 492)
Hz. İsa arkadaşlarıyla birlikte onların şerrinden kurtulmaları için Allah’a dua edecekler. Allah onlara gökten boyunlarındaki kanı emmek için kurtlar gönderecek, hepsi ölecekler… ses ve sedaları çıkmaz olacak.( Kıyamet
Alametleri, Müellif: Muhammed B. Resul Al-Hüseyni, Mütercim: Naim
Erdoğan, Genişletilmiş 8. baskı, Pamuk Yayıncılık, s. 252)

Üstad’ın da belirttiği gibi, Deccal birtakım yalan mucizelerle
insanları kandırdığı, şeytanların desteğiyle hareket ettiği ve bazı
olağanüstü işler yaptığı için, Deccal’in yenilmesi ancak Rabbimiz’in
çeşitli mucizeler bahşettiği kutlu peygamberi Hz. İsa vesilesiyle
olacaktır. Hz. İsa’nın Deccal’in fitnesini yok etmesi, Allah’ın izniyle,
çok hızlı ve kolay olacaktır.
Hz. İsa vesilesiyle, Mesih Deccal’in ve tüm ahir zaman fitnelerinin tam
anlamıyla ortadan kaldırılmasıyla yeryüzü barış, adalet, huzur ve
güvenle dolacaktır. Hz. İsa’nın ikinci kez yeryüzüne gelmeyeceği
yanılgısına kapılmış olanlar da hiç şüphesiz bu durum karşısında büyük
bir mahcubiyet yaşayacaklardır. Bu kimseler, Hz. İsa’nın gelişinin ne
kadar hikmetli olduğunu ve kilitlenmiş konuların bu vesileyle ne kadar
kolay çözüldüğünü görerek hem sevinecek hem de geçmişte söyledikleri
nedeniyle pişmanlık duyacaklardır.
Allah, yazmıştır: “Andolsun, Ben galip geleceğim ve elçilerim
de.” Gerçekten Allah, en büyük kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır.
(Mücadele Suresi, 21)
DECCAL’DEN KORUNMA YÖNTEMLERİ
İnsanları büyük bir fitneye sürükleyeceği bildirilen Mesih Deccal’den
korunmak, elbette ancak halis iman sahiplerine nasip olacaktır. Her
dönemde olması gerektiği gibi bu dönemde de, Allah’a gönülden bağlı
Müslümanların birlik içinde olmaları ve Allah’ın emri olan güzel ahlakı
eksiksiz yaşamaları gerekmektedir. Yüce Allah bir Kuran ayetinde şu
şekilde bildirmektedir:
Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını
bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.
(Hucurat Suresi, 10)
Yukarıdaki ayette de belirtildiği gibi müminler kardeştirler. Ancak
müminlerin kardeşliği, beraberinde son derece özverili bir ruh halini
gerektiren bir kardeşliktir. Bu nedenle Müminler, birbirlerine son
derece düşkün, kardeşinin nefsini her an ve her koşulda kendi nefsinin
önünde tutan bir yapıda olmalıdırlar.
Müminler birbirlerini Allah rızası için sevmeli, birbirlerini koruyup
gözetmelidirler. Elbette karşılarında Deccal gibi büyük bir fitne varken
de, müminlerin, birbirlerinin eksik yönlerini araştırmayıp, küçük
ayrıntılar için muhalefet etmemeleri gerekir. Kuran ahlakına uygun olan,
birbirlerini kucaklamalarıdır. Müminlerin arasında kırgınlık olmaması,
eğer varsa tüm ayrılıkların giderilmesi ve bunların yerine sıcak ve
candan bir ortamın oluşturulması en güzel tavır olacaktır. Ayrıca
diyaloglarda karşılıklı hüsn-ü zan ve yardımlaşma olmalı, rekabetin ve
üstünlük iddialarının doğuracağı ayrılıklar ve her türlü olumsuzluk yok
edilmelidir. Müminler birbirlerine alabildiğine sevgi göstermeli,
muhalefeti bir kenara bırakıp gerçek kardeşliğe ulaşmaya gayret
etmelidirler. Ayrıca iman edenler kimseyi dışlamadan, her insana onu
kazanmak, iyiye, doğruya yöneltmek için yaklaşmalı; devletine, ordusuna
ve tüm milletine sahip çıkmalıdırlar. Müminler bu sayede, Deccal
fitnesine karşı dimdik ayakta durabilecek bir yapı sergileyebilirler.
Müslümanlar, Yüce Rabbimiz’in emri olan güçlü bir dayanışmayı
gerçekleştirdiklerinde, dünyada meydana gelebilecek fitne ve
bozgunculuğu da engellemiş olacaklardır. Allah bu durumu Kuran’da şöyle
bildirmektedir:
İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu
yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir
fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Önemli başka bir nokta ise; -içinde bulunduğumuz devir olan- ahir
zamanda, insanların Kuran ahlakını eksiksiz yaşamaları ve inançlarının
kuvvetlendirilmesidir. Kuran’ın mucizeleri ve iman hakikatlerinden
mahrum olmuş bir birey veya toplum cahil olarak addedilir. Allah’ın
gücünü gerektiği gibi tanıyıp takdir edemeyen bir insanda bu bilgilere
sahip olmamanın önemli bir etkisi vardır. Dolayısıyla Kuran mucizeleri
ve iman hakikatlerine dair kitapların okunması, internet sitelerinin
takip edilmesi ve filmlerin seyredilmesi, bu cehaletin önünü kesecek,
insanların güçlü bir imana kavuşmasına vesile olacaktır. Allah,
Kendisinden ancak alim olanların yani Kuran ahlakını yaşayan ve Allah’ın
yaratış delillerini bilenlerin gerektiği gibi korkacağını Kuran’da
şöyle bildirmiştir:
Allah’tan ancak alim olanlar ‘içleri titreyerek-korkar’.
Şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, bağışlayandır. (Fatır Suresi,
28)
Müminler bunları titizlikle uyguladıklarında ve insanları da Kuran
ahlakını yaşamaya teşvik ettiklerinde, Deccal’in tüm dünyayı saracak
fitnesine karşı en güvenli kalkan –Allah’ın izniyle- oluşturulmuş
olacaktır. Kuran’da şu şekilde buyrulmaktadır:
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten
(münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte
bunlardır. (Al-i İmran Suresi, 104)
KAYNAKLAR:
1. Ebu Rafi’den rivayet edilmiştir; İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 495-496
2. Suyuti, Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, s. 90
3. el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 299
4. Hutbe-i Şamiye, s. 25
5. İmam Şarani, Ölüm, Kıyamet, Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, Bedir Yayınevi, s. 482
6. Buhari, Cilt 13 s. 6023
7. Sahih-i Müslim, Cilt 8, s. 500
8. Şualar, s. 592
9. Medineli Allame Muhammed B. Resul El- Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 212
10. Sünen-i İbni Mace, 4077
11. Medineli Allame Muhammed B. Resul El- Hüseyni El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 212-213
12. Mehdi ve Deccal, Şaban Döğen, s. 74-75
13. Sünen-i İbni Mace, 4077
14. Sahih-i Buhari, Cilt 15, s. 6981
15. Sünen-i İbni Mace, 4077
16. Mektubat, s. 55
17. Buhari, Fiten 26, Enbiya 50; Müslim, Fiten 105, (2935); Ebû Dâvud, Melâhim 14, (4315)
18. Nuaym b. Hammad; el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 231
19. Sahabi b. Mutemer’den rivayet edilmiştir; el Berzenci, Kıyamet Alametleri, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 213
20. Şualar, s. 469
21. Hizmet Rehberi, s.86